7 Ekim 2010 Perşembe

ADABIMUAŞERETLER HAKKINDAKİ KARA LİSTEM

Kitaplıktaki kitapları tek tek elden geçirip düzenlemek demek, kitaplığı oluşturan kitapların sahip oldukları anılar çerçevesinde zamanda yolculuk yapmak demektir. Elinize aldığınız her kitap bir anda canlanır; geçmişe, okuduğunuz zamana/ortama ve içindeki karakterlere ve en önemlisi de O’nu okuduğunuz zamandaki duygularınıza götürür sizi. Tıpkı eski şarkılar gibi…

Beni zamanda yolculuğa taşıyan kitaplara göz gezdirirken bir kitap ilişti gözüme. İpek Ongun’un “Şu Çılgın Tempoda Duyarlı Davranışlar” kitabı.

Kapağından kitabı hatırladım ama ne zaman hangi amaçla aldığımı bir türlü hatırlayamadım. Biraz karıştırıp da bu kitabın gençlere hitaben yazılmış olduğunu anlayınca(bu kitabı tam olarak ne zaman aldığımı hatırlamıyor olmam terazinin bir kefesinde ise gençlik dönemlerimde almadığımı  hatırlamam  diğer kefesinde oturuyor.)daha bir merakla karıştırıyorum.

Karıştırdıkça görüyorum ki; görgü kurallarını anlatan bir kitap. Dudak büküp en ücra köşeye koymayı düşündüğüm anda “Sosyal Yaşamdaki Davranışlar” kısmını görüyorum ve aynı anda günübirlik yaşamda beni rahatsız eden bazen “yuhhh” dedirten ama sonuçta hep adabımuaşeretler hakkındaki kara listeme eklenen davranışlar aklıma geliyor ve henüz başladığım zaman yolculuğumdan çarçabuk gerçek zamana dönerek başlıyorum kitabı fokuslanarak okumaya.

Bahsettiğim listemdeki davranışlar; kendi standartlarıma göre beklediğim davranışlardan ziyade toplumun büyük kesimi  tarafından kabul görmüş adabımuaşeret (görgü kuralları)’tir. Adabımuaşeret’i ister kabul edelim ister etmeyelim toplum içinde yaşıyorsak ve davranışlarımız diğer insanları direk etkiliyorsa bu kurallara uymak/özen göstermek zorundayız.  Burada adabımuaşeret’in kime göre neye göre kabul edilir olup olmadığını ele almak değil istediğim.

Benim derdim; günlük hayatta yaşadığımız bazen bize “yuhhh” dedirten davranışların saygı çerçevesinde düzeltilerek insanlara huzur ve mutluluk veren davranışlar halini almasıdır. Bunun için de gerekli olan toplumsal bir farkındalıktır ki bu da kampanyalarla desteklenmesinin gerekliliğine inandığım bir çözümdür. Eğitimlerle, afişlerle yapmak lazım ki herkesin dikkatini çekerek; aykırı davranışlar da “amaann herkes yapıyor ben yapsam n’olur” zihniyetinden “bunu yapmak doğru değil” bilincine geçebilelim.

Şimdi size İpek Ongun’un bahsettiğim kitabından da yardım alarak sıralıyorum adabımuaşeretler hakkındaki kara listemi. Tabi ki bendeniz bal tutan parmağını yalar misali yaşadıklarımı hemen parantez içinde yazma ayrıcalığımı kullanacağımJ  Buyurunuz….

Ñ    Kapı ağzı giriş/çıkışlarında önce içeriden çıkanlara yol verilse. (Toplu taşıma araçları! Daha içerdekilerin çıkmasını ve önündekilerin binmesini beklemeden hamle yapma durumunu hala anlamış değilim.)

Ñ    Kaldırımlar, merdivenler, gibi yaya trafiğinde neden genelde herkes sağ taraftan yürüyerek düzenli bir kalabalığa katkı sağlamak yerine istediği yönden yürür?

Ñ    Yine yürüyen merdivenlerde ve bantlarda sağ tarafta durup, yürümek isteyenlere yol verilse de düzenli bir topluma katkı sağlasak? (Şişli Metro’sunun yürüyen merdivenlerinden yukarı çıkıyorum, 3 tane genç yayılmışlar tüm basamağa. İzin isteyip sağda durmaları gerektiğini hatırlattığımda “madem yürüyeceksin o zaman normal merdivenleri kullan” önerisinde (!) bulundular. 

Ñ    Özellikle birkaç kişi birlikte yürürken kaldırımın tümünü işgal ederek yürümeyip diğer yayalara zorunlu slalom yaptırılmasa.

Ñ    Bu ve bundan sonraki maddeler listemin can yakıcıları.
Trafikte araba kullanırken trafik kurallarına, diğer sürücülerin haklarını gözeterek uyulsa. Bu madde trafik kurallarını ilgilendiriyor olsa da yapılan davranış direkt diğer bireyleri etkiliyor. Özellikle emniyet şeridinden veya tali yoldan gelerek normal şeride, uyanıkça, “hey! tek uyanık benim” edalarıyla geçilmese. Geçen geçiyor ama arkada kalanlar sinir harbi içinde günün kalanına devam ediyorlar. (Köprüye ulaşmak için trafiğin tam göbeğindeyim ve bir sürücü emniyet şeridinden şeridime fütursuzca geçme çabasında. Açtım camı “ayıp olmuyor mu?” dedim. “Acelem var” dedi… Aldığım cevaba şaşırarak ve bir kez daha içimden yüzüne karşı “yuhhh seni sosyopat” diyerek bu maruz kaldığım davranışı da Adabımuaşeretler Hakkındaki Kara Listem’e ekleyerek “Herkesin acelesi var” diye cevaplayıp hakkımı yedirmeden ve fakat yapılmaya çalışılan saygısızlık sonucu moral bozukluğuyla yoluma devam ediyorum.


Ñ    En önem verdiğim davranış ise ödeme  kuyruklarıdır. Birden fazla kasanın olduğu durumlarda tek bir sıra/kuyruk yerine her kasa için düzenlenmiş kuyruklar çıldırtır beni. Şansınız var da  önünüzdeki işlemler sorunsuz giderse ne ala. Aksi halde bir bakarsınız yan taraftaki kuyruğun en sonundaki kişi işini halledip gitmiş siz hala beklersiniz. Ya da ek bir kasa açıldığında kuyruk sonlarındaki insanların öndeki insanları beklemeden işlemlerini yaptırmaları olacak iş değil. Hele hele bu tip durumları kitapçı kasalarında ellerinde en az iki kitapla yapan insanları anlamak çok güç.

Bu listeye almadığım ama aklınıza gelen onlarca davranış biçimi olabilir. Bu saydıklarım beni oldukça rahatsız eden ve çözüme ulaşıldığındaysa toplumda gözle görülür bir saygı havası estirecek bir sonuç olacağını düşünmem sebebiyle kaleme aldım. Söyleyeceğim daha çok şey var ancak yeterince uzun bir yazı oldu. Umarım bu yazı toplumsal farkındalık ve bilinç yaratacak bir hareketin başlangıcı olur ki ben de bu kara listenin sahibi olmaktan kurtulurum.




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder