11 Ekim 2010 Pazartesi

ZAM VERİLMEZ, ALINIR!

Zam istemek daha doğrusu isteyememek her zaman bir kabus olmuştur.

Zam dönemleri geldi mi başlar işyerinde kımıldanmalar ve bir bakarsınız ki bu kımıltılar ufak yollu bir akıntıya dönüşmüş herkesi içine alan.

Rutinin dışında bir hareketlilik başlar işyerinde. Fısıltılar gelir zamlarla ilgili kulağınıza… ve kabuslar başlar “nasıl zam isteyeceğim?”diye… Patronu göz hapsine alırsınız en yumoş halini yakalayabilmek için.

Maaşa zam istemek engelli yarışmalar gibidir. Neredeyse tüm gücünüzü ve yeteneklerinizi göstermeniz gerekir. Yetenekleri kullanmak için de bir kılavuz gerekir. Taktik  gerekir dahası. Güçlendirir sizi, ne yapmak istediğinizi, neden yapmak istediğinizi anlatırsınız kendinize taktikleriniz/planlarınız  olduğunda.

Neyse ki; taktikler dünyasında zam istemenin de taktikleri varmış: İşte size Burcu ÖZÇELİK’ in kaleminden çıkmış dünkü Hürriyet Gazetesi İK ekindeki haberden kendime göre düzenlediğim taktik süreci:

Öncelikle “zam verilmez, alınır” mantığıyla kendini gaza getirip iyi yönetmek lazım bu süreci…

Zam istemek için önce patronu iyi tanımalı ve punduna getirip açmalısınız konuyu.

Sonra kendinizi hazırlamalısınız: Bu zammı neden istediğinizi (aman ha! Paraya ihtiyacım var demek konuyu bambaşka bir boyuta taşır. Kovun bu fikri kafanızdan.) anlatabilmelisiniz. Ortamdan (enflasyon oranları, aynı sektördeki benzer işi yapanların aldığı ücretler, çalıştığınız şirketin genel ücret politikası vs) haberdar olmalısınız.  Kendinizi, iş yerinde de kullanabileceğiniz alanlarda geliştirmeye bakın. Elinizdeki işlerin/projelerin bitmiş olduğuna emin olun (ki tam zam istediğinizde elinizdeki bitmemiş projelere gönderme yapılamasın)

Şimdi gelsin uygulama taktikleri: J

Tabi konuyu açabilmek için önce bir giriş yapmanız gerekiyor.  Şunlardan birine veya birkaçına ne dersiniz?

Derdinizi en iyi yazarak anlatıyorsanız Patrona yazarak,
İmalarda bulunarak
İş arkadaşlarınızla zam hakkında konuşarak patronunuzun kulağına kar suyu kaçmasını sağlayarak. (Bu epey alengirli bir iş ama ya tutarsa!)
Randevu isteyerek ve
İstifa etmekle tehdit ederek (Sonuçlarına nasıl katlanacağınızla ilgili bir B Planınızın olduğuna emin olun)

Başlangıç engellerini aşarak nihayet asıl düzleme geldiniz.

Konuya, direk “zam istiyorum” demeden önce işyerine kazandırdıklarınızla başlamalısınız. Bunlar, sizin şirkete kattığınız değer (Burası uçsuz bucaksız bir atış alanı!), müşteri memnuniyeti, hedefleri gerçekleştirme verileri gibi bilgiler olabilir. Ama bunu mütevazı bir biçimde ifade edin, aşırıya kaçmayın.

Bu görüşmeyi mümkünse, herhangi bir perşembe günü, giyiminize özen göstererek ve –kadınlar için- ruj sürerek yapmayı ihmal etmeyin. Yapılan araştırmalar terfi ve maaş zam kararlarının genellikle Perşembe günleri alındığını ve  ruj süren kadınların zam alma olasılığının daha yüksek olduğunu bildiriyor. Erkeklerin vay haline!

Peki tüm bunlardan sonra hayır derse? Pes etmeyin diyor haber; zammı hak etmek için ne yapmanız gerektiğini sorun. (Umarım bu olumsuz cevap mikro düzeyde sizin ile ilgilidir. Yoksa size kalkıp global ekonomik kriz geçince derse her şey çöpe! J) Son bir çabayla bir sonraki yarış için patronunuzu hazırlayın:, Performansa bağlı prim, mesai ücreti gibi yan haklar isteyerek patronunuzu borçlu çıkarmaya çalışın. J

Yazması benden, uygulaması sizden.










2 yorum:

  1. İlknur cum 90 lı yıllarda enflasyon yüksek oldugundan zam oranları da fena olmuyordu. (Tabii ikisi de yüksek olunca neye yarıyor sa..)
    Ama şimdi Balon! (düşük gösterileni, gerçek dışı) enflasyon oranlarıyla heralde patronlar hiç zam yapmıyorlardır mazallah.!!!

    YanıtlaSil
  2. Tabi tabi zaten ben bu yazıyı yazarken %100'lük zamları hatırladım bir de şimdiki enflasyon ve buna bağlı maaş zamlarını...

    YanıtlaSil